Ben Olmalıydım 11

Sevginin türlerine ilişkin ilk psikiyatri branşında çtuzakışma Sigmund Freud aracılığıyla yapılmıştır. Freud, sevginin her kabilsünün kaynağının cinsellik bulunduğunu öne sürer. Bu görüşüyle çok muhteşem eleştirilere verilen kalsa da, biyolojik olarak sevginin, hormonlar evet da kimyasallar itibarıyla cinsellikten diğer bir kaynağı yoktur. Freud’a nazaran sevginin tüm vesair türleri (familya sevgisi, tanrı sevgisi) uygarlıkla vüruten yüceltmelerin sonucudur ve cinsellikten türemiştir. Bu mevzuda özellikle yerli kültlerindeki totem-tabu anlayışı üzerinde durarak tetkik yapar.

Psikanalist Erich Fromm, sevgiyi insanlığın sorunlarına bir cevap olarak, kişideki aktif ve yaratıcı gücün kaynağı bir enerji olarak ve bu lügat konusu yaratıcılıkla sevmeyi bile bir sanat olarak teşhismlar. Bu çerçevede sevgiyi biyolojik kaynağı ne olursa olsun beş türde sınıflandırır: kardeşçe muhabbet, temelç muhabbet, tensel muhabbet, öz muhabbet ve tanrı sevgisi.[2]

Kardeşçe muhabbet
Sevginin en kök türüdür. Sair tüm türlerin içinde bile iz tuzakır. Sorum, saygı ve diğer insanları düşünme kadar davranışlar bu türdedir.

Temelç muhabbet
Annenin çocuğuna duyduğu koşulsuz sevgidir. Temelç sevginin en belirgin özelliği, koruyuculuk davranışıdır. Kardeşçe sevgideki kadar sorum ve diğer insanları önemseme davranışı burada da görülür fakat aradaki ayırt sevginin, annenin çocuğuna zaten rabıtlı başüstüneğu dâhilin bir yanıt evet da koşul sorgulamadan gerçekleşmesidir. Bu bağ determinist bileğil, annenin kendiyle tüm bir şeyi sevmekte başüstüneğu dâhilin dönüşlüdür ve böylece öz muhabbet dâhilerir. Nene yanıt sorgulamaz, çünkü çocuğu sevmekle zaten kendini sevmektedir. Nasıl sevginin bu türü valide-çocuk arasında sınırlı kalmaz. Bu biyolojik bağın olmadığı yerde bile in ilişkilerinde temelç muhabbet görülebilir.